Maalesef her geçen yıl kalifiye personel sorunları başta olmak üzere, sektörde sorunlar çığ gibi büyümeye devam ediyor. En düşük ev kirasının 10 bin TL’nin üzerine çıktığı, alım gücünün yerle bir olduğu, asgari ücretle yemesini, içmesini, elektriğini, suyunu ödemeyi, çoluğunu çocuğunu okutmayı bırakın, ev kirasını dahi ödeyemedikleri günümüz şartlarında, asgari ücretin üzerinde daha iyi maaşlar, yani maaş politikalarının yeniden gözden geçirilip, kabul edilebilir seviyelere getirilmesi, 5-6 ay değil, en az 9-10 ay istihdam edilmelerini bekliyorlar. İnsan gibi yaşayabilmek için ve sürdürülebilirlik açısından işverenlerinden kendilerine sahip çıkılmalarını bekliyorlar. Ekim sonu kapının önüne koyulmak istemiyorlar. Mayıs Haziran aylarını beklemek istemiyorlar. Tekrar ediyorum yaşamlarını sürdürmek ve ayakta durabilmek için kendilerine sahip çıkılmasını istiyorlar. Eyvah sezon kapandı kış aylarını nasıl geçiririz, nasıl geçineceğiz, kiramızı, elektriğimizi, suyumuzu nasıl ödeyeceğiz, ne yiyeceğiz, ne içeceğiz şimdi biz ne yapacağız korkusundan kurtulmak istiyorlar. İşverenleri tarafından kendilerine sahip çıkıldığını görmek istiyorlar. Kendilerine kaldırabilecekleri kadar yük yüklenmesini istiyorlar. Daha açık bir ifadeyle 3 kişinin yapması gereken bir işin bir kişiye yüklenmesini istemiyorlar.
Kalifiye personel sorunu çözülebilir mi? Evet çözülebilir. İşverenlerimiz isterlerse çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur. Öncelikle hep bana zihniyetinden çıkmaları gerekiyor. Sorunun çözümünün kendilerinde olduğunu kabul etmeleri gerekiyor. İnsana yani çalışana yatırım yapmayı öncelikleri
arasına, ilk sıraya almaları gerekiyor. Örneğin en önemlilerinden birkaç tanesini sıralayalım. Askı sorununa bir çözüm getirilmesi gerekiyor. Barınma sorunu yani acilen lojmanların iyileştirilmesi, kapasitelerinin arttırılması, bir odada 2, bilemediniz en fazla 3 kişinin kalabileceği hale getirilmesi, tv, internet, çamaşır hizmetleri gibi yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve kabul edilebilir düzeye getirilmesi, kısacası insanca, insan gibi yaşayabilecekleri sıkılmayacakları ortamların oluşturulması gerekiyor.
Sektöre çalışmak için gelen ailelere ise en azından kira desteği verilmesi ya da ailelerin de kalabileceği ortamların sağlanması gerekiyor. İstisnalar kaideleri bozmamakla beraber, çalışanların, emekçilerin hakları ile ilgili de büyük sıkıntılar var. Bayram parası, resmi tatil ücretleri gibi tam olarak sosyal hakları hâlâ verilmiyor. Mesai saatleri hâlâ düzeltilmiyor. Çalışanların sosyal hakları, kanuni yasal hakları gibi, kısacası hakkı olan hakları konusunda işverenlerimiz sınıfta
kalıyorlar. Emekçiyi elde tutacak, sektörden kopuşların önüne geçecek önlemler alınmıyor. Aksine umursamazlık en üst seviyeden devam ediyor. Kaldı ki bu devirde bu çağda bunları konuşuyor olmamız bile utanç verici ve çok ayıp bir şey.
Devlet hem bana baksın hem işçiye baksın zihniyetinden bir an önce kurtulmalıyız. Böyle bir dünya yok… Sürdürülebilir turizm için insana dayalı, hizmete dayalı memnuniyet odaklı bir sektörde çalışıyoruz. Bu sebeple mevcut personellere sahip çıkmamız ve sektöre dönüşü sağlamak, hızlandırmak için gerekli tüm adımlar acilen atılmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır. Gerekirse kardan zarar edilmesi göze alınmalıdır. Aksi takdirde önümüzdeki yıllarda çok daha vahim sonuçlar bizi bekliyor. Stajyerlerle, Suriyelilerle veya Afganlarla çalışıp üç kuruş beş kuruş ne kadar az veririz diye hesap yapmaktan bir an önce vazgeçmeliyiz. Kendi milletimize 2-3 ay daha fazla
iş vermemek için orta Asya’dan veya başka milletlerden, başka ülkelerden eleman ithal etmeyi derhal bırakmalıyız. Bunun bir çözüm yolu olmayacağı gibi, aynı zamanda kendi ülkemize, kendi milletimize, kendi evlatlarımıza da büyük bir ihanettir.
Dışarıdan 4-5 aylık paket eleman ithal ederek durumu kurtardıklarını sanıyorlar. Ama çok büyük bir yanılgı içindeler. Hem sektöre, hem de milyon dolar yatırımlarına, milli servete zarar veriyorlar. Çünkü çalıştırdıkları ucuz elemanlar Türkçe konuşmasını dahi bile bilmiyorlar. Kendi milletine üç kuruş fazla vermemek 3 ay fazla çalıştırmamak için kaybettiklerinin farkında bile değiller. Bunlar, günü kurtarma hesapları sürdürülebilir değil ve ilerisi içinde çok büyük tehlikeler arz etmektedir. Zaten bu yıl yani 2023 sezonunda birçoğunu dışarıdan ithal ettiler, Afganlarla, Suriyelilerle veya yoldan geçenlerle tamamladılar, çünkü kalifiye personel kalmadığı için bulamadılar. Eğer bu kış ellerindeki elemanlara da sahip çıkmazlarsa ve sektöre dönüş için yeni adımlar atılıp, acil olarak önlem alınmaz ise seneye elindekileri de bulamayacaklar. Eğer bozuk düzen değişmezse önümüzdeki sezon yani 2024 ve sonrası için sektörün geleceğini, başka bir söylemle bacasız sanayimizin geleceğini hiç iç açıcı görmüyorum.